Bâbil

Sabahları uyanır uyanmaz annemin ilk işi, salon penceremize bırakılan gazeteyi almaktır. Alışılmışın dışında küçük boyuttaki gazete, bir kedi yavrusu gibi, akşama kadar evin her köşesini gezer ve gün bittiğinde, annemin arşivindeki yerini alır.

Kimileri için yerel gazeteler sadece ölüm, doğum, düğün haberlerinden ibarettir. Oysa taşrada yaşayanlar bilir; her biri birer küçük kozmos olan kentlerde, kasabalarda çıkan gazeteler, adeta canlı birer organizma gibidir. Büyük gazetelerin kıyısında köşesinde, minicik puntolarla yazılmış, bir gün içinde doğan ve ölen haberler, yerel gazetelerde büyük puntolarla yazılır ve gerçek ömrünü tamamlamadan ölmez. Bu anlamda, yerel gazeteler, ait oldukları yerin demokratik denetim görevini üstlenmiş kurumlardır.

Sonra, en klişe haberlerde bile bir sıcaklık, içtenlik vardır. Çünkü, ilk sayfadaki doğal gaz haberine konu olan cadde evinizin önünden geçmektedir, arkadaki vefat ilanı üst kat komşunuza aittir ve ikinci sayfada yer alan restorasyon haberindeki konak, sizin eski mahallenizdedir. Belediye, kaymakamlık, mal müdürlüğü, filanca ilkokul, falanca park… Gerçek boyutlarıyla ve en güncel haliyle hemen gözünüzün önüne geliverir.

Yerel gazetede tazelik esastır, bayatı kimse kabul etmez.

Bu yaz, Akşehir’e gittiğimde ziyaret ettiğim, çok sevgili Erdoğan Özbakır ağabeyin teşvikiyle, Ekim ayından bu yana, çarşamba günleri Akşehir’in yerel gazetelerinden İstasyon Gazetesi’nde, “Bâbil” isimli köşemde yazmaya başladım. Köşemin isim babası Kenan.

Bâbil, çünkü…

Hikâyeyi bilirsiniz, insanlar Tanrı’ya ulaşabilmek için bir kule yapmaya karar verirler. Yedi katlı olarak tasarlanan kulenin inşaatı, uyumla çalışan insanların üstün gayreti sonucu hızla yükselmeye başlar. Tanrı bu duruma çok hiddetlenir. Bu inşaatı, insanın içindeki tanrısal isteğin, doğaya başkaldırının, kibirin bir sonucu gibi görür ve o ana kadar aynı dili konuşan insanlara farklı diller verir. Artık kimse kimseyi anlamadığı için inşaat durur.

Hikâyenin bir boyutu bu. Ben başka bir boyutundan, bir zıtlıktan yola çıkıyorum. Dil, insanların birbirleriyle anlaşması, uzlaşması için var olan bir şeyken, aynı zamanda, ayrılığın, farklılığın, uzlaşmazlığın simgesi de olabiliyor. Hatta aynı dili konuşan insanların bile birbirini anlamadığı durumlar ortaya çıkabiliyor. Bu, “ayrılık” ve “birlik” hali öyle karmaşık ki… Tam da benim iki yıl önce Münih’e geldiğimdeki ruh halimi tanımlıyor. Bu yüzden “Bâbil”.

Şimdi zihnimdeki sis yavaş yavaş kalkarken, buradaki görüntüyle birlikte, çocukluğumun ve ilk gençliğimin görüntüleri de netleşiyor. Sözcüklere tutunup her iki tarafa da dokunabiliyorum.

Bundan böyle, çarşambaları gazetede çıkan yazıları buradan da sizlerle paylaşacağım.

Nasıl sevinçliyim!

Münih, 8 Kasım 2017

Bâbil’ için 2 yanıt

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.