Kalbim Portakalımı Özlüyor

 

Kökleri toprakta, gövdesi denizdeki adama…

 

Olmayı hiç düşlemediği bir yerdeydi. Bir denizde. Üstelik yabancı bir denizde. Oysa ne deniz görmüştü o vakte kadar, ne balık, ne yosun… Dibine dalamaz, üstünde kalamazdı. Bir yerde duymuştu, deli gibi çırpınmamak gerekirmiş. Kendini suya bıraktı.

Kim bilir kaç milyon ton ağırlığında

                                        ummanda çalkalanmakta su.

En yalnız dalganın üzerinde

                                        boş bir konserve kutusu…

Nâzım Hikmet / Lodos

Boş bir konserve kutusu gibi dururken en yalnız dalganın üzerinde, birini gördü kıyıda. Şöyle bir baktı. Düşündü. Suları yara yara gelse o birisi, sonra el ele çıksalar sudan, yürümeye başlasalar. Eğilip bir dereden su içseler kırlangıçlarla. Yola gitseler, yoldan gelseler. Kimi zaman sıcak bir yaz günü gibi dursalar, kimi zaman esip esip yağsalar. Gökte bulut, yerde taş olsalar. Birlikte iğne deliğine sığsalar. İğne deliği, evleri olsa. Evleri sevdikleriyle dolsa. Yemeklerini hep dostların arasında yeseler. Sofralarına güneş vursa. Nâzım’a “bu anda ne hürriyet ne karım” dedirten güneş gibi bir güneş. Üşüyünce sarılıp yatsalar. Bir kedi kıvrılsa ayak uçlarında. Bir baykuş ötse gece yarısı. Telaşla uyansalar. Pencereden yıldızlara baksalar. Yıldızların çokluğunu görünce çığlık atsalar. Sonra ay çıksa. Kin, nefret bilmeseler. Hep iyilik ve güzellik gelse içlerinden. Çıplak ayaklarıyla bassalar toprağa. Kök salsalar. Kökleri başka ağaçların köklerine karışsa. Çok tohum ekseler, çok ekin biçseler. Dert dinlese, güç verse, acıları dindirseler. Çocukları çok sevindirseler. Sevindirdikleri çocuklardan bir çocuk seçseler. Adına “Deniz” deseler. Deniz’i çok sevseler.

Birbirlerine daima inansalar; kimseye inanmadıkları kadar. Güvenseler; bir bebeğin annesine güvendiği kadar. Yeri gelse, sesleri kalmayana kadar ağlasalar; tozunu alsalar hayatın. Yeri gelse, gülseler; gülmekten karınları ağrısa. Çok kitap okusalar, çok şarkı dinleseler. Film seyretmeye gitseler. Üzülseler, sessizce, el ele çıksalar sinemadan. Haksızlık, adaletsizlik dediler mi ilk onlar dikilse karşısına. Doğrudan, iyiden yana olsalar hep.

Susar ve martıları düşünür

Gecenin bir kesiminde insan

İçinde beyaz bir kalabalık

Ve aşk zaten gürültüdür

Ataol Behramoğlu / Bir Gün Aşk Geçilmelidir

Bir gün Boğaz’ın kıyısına varsalar. Boğaz’ın en güzel köyünde, köyün en güzel yerinde bir masa, iki sandalye, köy kahvesinden iki sâde kahve; ufka bakıp kahve içseler. Bir de martılar, bir de dalgalar ve sessiz, ağır başlı geçen gemiler olsa… Onlar da orada, öylece, o koca gemiler gibi sessiz, ağır başlı; usta bir esere bakar gibi baksalar manzaraya. Gemiler ne düşünürse düşünsün, martılar kalplerinden ne geçirirse geçirsin, onlar sadece birbirlerini düşünseler. Birbirlerinin kalplerinden geçseler. Sessiz, ağır başlı, sevgili…

Ve kalksalar sonra.

Bir gün biri, bir vesileyle uzağa gitse. Kalan, yatmadan evvel içerideki ve camdan son bir kere de dışarıdaki hayata baksa. Çünkü kalanlar, yatmadan evvel, muhakkak son bir kez bakarlar içerideki ve dışarıdaki hayata. Çünkü evin içinde her ne kadar, gidenin ayakkabıları, giysileri, her zamankinden daha farklı, daha az kullanılır bir yere kaldırılmışsa da, her ne kadar masada bir tabak ve banyo dolabında bir diş fırçası eksikse de, yatağın bir tarafı hiç bozulmamıştır ve bir anahtar daima askıda duruyordur. Çünkü kalanlar, içerisini de dışarısını da bıraktıkları gibi bulmak isterler. Çünkü geliverirse uzağa gidenler, şaşırmasın isterler.

Sonra bir gece, gökyüzü yırtılmışcasına yağmur yağsa. Diğeri, penceresinde bir kedi, bitişik odada bir kız çocuğu olduğu halde ve battaniyenin altında bir türlü ısınmayan ayakları; gideni düşünse. Kalbinin ortasından incecik, ışıklı, sıcak bir çizgi geçse. Çok özlese. Özlediğinden şarkılar dinlese. Dinledikçe daha çok özlese. Ona güzel şeyler yazsa; onu ne çok sevdiğini filan.

Sevgilim, ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim.

Elimde uçuk mavi bir kalem, cebimde iki paket sigara,

Hayatımız geçiyor gözlerimin önünden

Çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz,

“Ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz”.

Cemal Süreya / Sevgilim Ben Şimdi

“Şu saatler itibariyle varmış olmalısın. Ne yorgunluk!

Çok zaman oldu böyle ayrı kalmayalı. Severim ayrılıkları. Şâirin de dediği gibi: ‘Çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var.’ Severim dediysem, kavuşacağımı bildiğim ayrılıkları elbet. ‘Çünkü ayrılık da sevdaya dahil.’ Ve çok şükür, ‘ayrılanlar hâlâ sevgili.’ “

Uzaktaki, uzakta okusa diğerinin yazdıklarını, içi ışısa. Yastığını şöyle kabartıp, ellerini başının altında kavuştursa ve diğerinin onu ne çok sevdiğine –bir kez daha- inansa.

Münih, 23 Eylül 2018

 

Not: Kapak resmi, Marc Chagall’ın, 1918’de kendisi ve karısı Bella Rosenfeld’i resmettiği “Over the Town” isimli tablosudur.

Kalbim Portakalımı Özlüyor’ için 12 yanıt

  1. Sağlık ve huzurla yaşanacak nice yıllar dilerim. İncecik, ışıklı, sıcak

    1. İncecik, ışıklı ve sıcacık bir selam gönderiyorum, bu güzelim dilekler için.

  2. ..ve sonra yazıyı okuyanların yanaklarından içinde sevgi, minnet, hüzün, aşk dolu yaşlar süzülse. dönse kendi sevdiceğine de “sen de iyi ki varsın” dese.. gözlerinin içlerine, en derinine baksalar sadece onların bildiği.. sımsıkı sarılsalar, kalp atışları sevdiceğinin kalp olmayan tarafına gelince bir bedende iki kalp atışı olsa.. ve teşekkür etseler kainata bir pazar sabahı bunları yaşatan dostları olduğu için..

      1. Kirlangiclari sevdigimi zannederdim. Meger ben sevmeyi bilmezmişim.
        Bana sevmeyi ogreten guzel satırlariniz icin binlerce tesekkur.
        Bulent Aral
        Datca

        1. İçten yorumunuz için teşekkür ederim. Ne mutlu bana! Tam da kırlangıçlar giderken. Dilerim dönmelerini de sağlıkla izlersiniz. Güzelim Datça’ya gönül selamlarımla,

  3. Kömür karası gözlü güzel ablam hasret özlemle bekledigim yazını bir solukta okudum mutluluklar sizinle olsun

  4. Denize de dalan, deniz kenarında ona bakan ve Deniz’i dūnyaya armağan eden Nigar Usta,
    dūz yazı değilde şiir okudum sanki, noktaları bile noktacıdan özenle seçilmiş.
    Neyine sağlık diyeceğimi bilemedim; el desem dil gūcenir.
    Varlığına sağlık.

    1. Ben de aynını diyorum Bahti; varlığına sağlık.
      En derin sevgilerimle.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.