Lale, Mavi, Şahin

“Adınız, soyadınız?” 

İnsan unutur.

“Hangi yıl doğdunuz?”

Bazen bir hediyedir unutmak.

“Burası neresi?”

Öyle ya, kalp kıran bir dostu mesela, kim hatırlamak ister?

“Kaçıncı kattayız?”

Kim hatırlamak ister, terk eden sevgiliyi, geride kalan boşluğu?

“Buraya nasıl geldiniz?”

Yalnızlığı, hayal kırıklığını, pişmanlığı…

“Hangi yıldayız?”

Yalanı, ihaneti, utancı…

“Hangi mevsimdeyiz?”

Ölümü, ölümlülüğü…

“Bugün günlerden ne?”

Kim hatırlamak ister?

“Yanınızdaki kim?“

Peki her şeyi mi unuturuz? Yoksa unutacaklarımızı seçmemiz mümkün mü?

“Ne zaman evlendiğinizi hatırlıyor musunuz?”

Tut ki mümkün.

“Şimdi size üç sözcük söyleyeceğim. Bunları aklınızda tutmanızı istiyorum. On dakika sonra yeniden soracağım, tamam mı?”

Unutunca kurtulur muyuz?

“Lale, mavi, şahin.”

Yok olup gider mi unuttuklarımız?

“Yüzden geriye doğru üçer üçer sayabilir misiniz lütfen?”

Yoksa, belki bir gün çağırırız diye, üst üste, tıkış tıkış dururlar mı bir yerlerde?

“Şuraya bir saat çizebilir misiniz?”

Yani gerçekten bize bahşedilmiş bir hediye midir unutmak?

“Dişlerinizi nasıl fırçaladığınızı gösterebilir misiniz?”

Yoksa bir ceza mı?

“Peki saçlarınızı nasıl tararsınız?”

Ödülse de cezaysa da, biz insanlar n’apmış olabiliriz ki bunu hak etmek için?

“Size verdiğim sözcükleri hatırlıyor musunuz?”

Ya unutmasaydık? Daha mı güzel ve kolay olurdu hayat?

“Aklınızda tutmanızı istediğim üç sözcüğü hatırlıyor musunuz?”

Taşıyabilir miydik o yükü? Ezilmez, iki büklüm olmaz mıydık altında?

“Hatırlamanız gereken sözcükler hangileriydi?”

Ah belleğim! Ah belleğim! Ne çok güvenmiştim sana. Yanılttın beni! Çok yanılttın! Sakla diye verdiğim her şeyi ortalığa saçmışsın. Tanıyamıyorum hiçbirini. Kırılmış, bozulmuş, değişmişler.

“Sözcükler aklınızda mı?”

Oyun mu oynuyorsun benimle? İstemiyorum! İstemiyorum ben böyle oyun filan. Çabuk, çabuk her şeyi yerli yerine koy!

“Sözcüklerden biri bir renkti. Beyaz, sarı, mavi. Hangisiydi?”

Bak! Bak! Gözlerimdeki arzuyu görüyor musun? Yaşama arzusu bu! Vazgeçeceğimi sanıyorsan, yanılıyorsun. Her şeyimi geri alacağım senden!

“Biri bir çiçekti. Lale, gül, menekşe. Hatırlayabildiniz mi?”

Bak bu inci gibi yazı benim. Öğretmenim ben. Gökteki yıldızlardan çok öğrencim var. Öyle çok şey öğrettim ki onlara. Bak bu gözleri ışıl ışıl kara kız benim karım. İki oğlum var benim. Karım gibi kara gözlü, iki akıllı oğlan.

“Bir de kuş vardı içlerinde. Serçe, martı, şahin. Hangisi olabilir?”

Bulutların hemen altında doğdum ben. Çok yükseklerde! Çocukluğumu görüyor musun? Bak şurada duruyor. İlk gençliğimin hemen arkasında. Nasıl ama, filinta gibiyim, değil mi? Yarın Ankara’ya gidiyorum. Üniversiteye.

“Teşekkür ederim Musa Bey, çıkabilirsiniz.”  

Lewy cisimcikli demans, Alzheimer tipi demanstan sonra en sık görülen nörodejeneratif bir demans hastalığıdır. Hastalığın temelinde, beyin sapı ve serebral korteksteki α-sinüklein proteinlerinin anormal katlanmalarından oluşan Lewy cisimcikleri bulunur. Lewy cisimcikleri ilgili sinir hücrelerini ve sinir hücresi bağlantılarını yok eder ve ileticilerin alışverişini keser. Bu nedenle bu hatlarda bilgiler artık iletilemez hale gelir.

Bu kadar basit. Bir gün gelir, beyninizdeki proteinler anormal katlanır ve yaşamınız alt üst olur. Çıktığınız bu yeni yolda, artık bütün komutları onlar verir ve siz yavaş yavaş yitirirsiniz; zamanı, mekânı, olayları, insanları ve sonunda duyguları…

Ömrünüz boyunca öğrendikleriniz, en basitinden en karmaşığına yerle yeksan olur.  Sizi siz yapan, kurmak, korumak için ağır bedeller ödediğiniz ilkeleriniz, düşünceleriniz, idealleriniz, yaşama sevinciniz hepsi sağa sola savrulur. Yakalamak için arkalarından koştukça uzaklaşırlar sizden. Onlardan boşalan yerlere hiç tanımadığınız şeyler gelir. Yatakların üzerinden atlayan dev kediler, başınızın üzerinde uçan yabani kuşlar, çantalarınızı karıştıran, paralarınızı çalan, sizi dövmek, öldürmek isteyen, üstüne üstlük sevdiklerinizin kılığına girmiş kötü insanlar.

Öyle ki bir dakika önce duyduğunuz üç sözcüğü bile hatırlayamazsınız artık.

Lale, mavi, şahin…

 

 

Bir sözcük arıyorum Musa Baba. Bir sözcük ki anlatabileyim seni. “Ölçülü” olabilir mi? Evet, ölçülü bir adamdın sen. Saygılı, ama soğuk değil. İçten, ama teklifsiz değil. Kararında, ölçülü bir adam. Ne var ki bir tek bu sözcük yetmez.

Duru, naif, temiz, ince… Bunlar da var.

Ve bunlar; vakur, ağırbaşlı, sakin, olgun…

Nasıl böyle oldun Musa Baba? Yaşanmışlıklarının bir getirisi miydi? Kendiliğinden mi oldu, öğrendin mi? Suskun, ağırbaşlı insanların bu halleri hep acılardan kalmış gibi gelir bana. Öyle mi Musa Baba? Canın çok acıdı mı?

Cam ustaları, camı üflerken, içinde “habbe” kalmamasına özen gösterirmiş Musa Baba. Zira bu küçük kabarcıklar camın mukavemetini azaltır, kırılganlığını artırırmış. Senin içinde de bir habbe vardı sanki, kırılganlığını artıran bir habbe. Fakülte için gittiğin Ankara’dan dönüp de bulamadığın Narin Anne miydi o habbe? Bırakıp askere gitmek zorunda kaldığın okulun mu?

Sanki anahtarı içinde kırılmış bir kilit gibiydin Musa Baba. Öyle sessiz, öyle kapalı. Oysa yaşamı çok sevdiğini biliyordum. Kırları, atları, gökyüzünü, güneşi, denizi, adayı… Sonun başlangıcına geldiğin o hastanenin bahçesinde, bir bayram günü, akşamüzeri güneşine çıkardığımızda kulağıma eğilip “Ne kadar güzel bir gün, değil mi?” diyecek kadar yaşamayı sevdiğini biliyorum. Bu denli severken, niçin bırakmadın coşa taşa aksın hayat? “Olam boyun kurbanı” türküsünde “heeeey!” diye bağırabilmek için, ağız dolusu gülmek, dans etmek, eğlenmek için neden hasta olmayı bekledin?

Aldık götürdük bedenini memleketine. Ben eminim, bizden önce, bedeninden önce vardın oraya. Toprak uyanmak üzereydi. Nisanın sonunda, bir fide gibi koyduk seni koynuna. Sevdiklerin parmaklarını toprağına batırdılar. Kalan acılarını da onlar aldılar. Şimdi bazen düşlerimize geliyorsun. Hep neşeli, hep güler yüzlüsün. Merak ediyorum, hatırlıyor musun o üç sözcüğü Musa Baba?

Toprağında rengârenk laleler açsın, üzerinde şahinler uçsun ve sen memleketinin mavi göğünün altında huzurla uyu.

 

Münih, 29 Nisan 2020

Lale, Mavi, Şahin’ için 36 yanıt

  1. İçimi söktün…
    Önce fotoğrafla şaşırdım, hadi yahu dedim…
    Sonra her cümleyi iliklerimde hissederek devam ettim.
    Şarkıları da onun adına dinledim.
    Ruhu şad olsun

  2. Yine güzel bir yazı..Tebrik ediyorum güzel kardeşim seni..Her daim sağlıklı kal..

    1. Çok teşekkür ederim Osman Ağabey.
      Sizler de öyle; sağlıkla, sevgiyle kalın.

      1. Sanırım çoğu kişiler yazdığın şekilde düşünür, hisseder ama anlatamaz, daha doğrusu kağıta dökemez. İyiki sen ve senin gibiler var ve bizler de okuyabiliyoruz. Çok duygulandım Nigaroş.

        1. Seba’cığım çok doğru söylüyorsun; dünya üzerinde bu hastalıkla uğraşan, gerek hasta gerek hasta yakını o kadar çok insan var ki. Hepsine sağlık, sabır dilerim. Güzel yorumun için de çok teşekkür ederim.
          Sevgilerimle,

  3. Nigar,
    bu aralar hep aklıma düşüyorsun..
    Yazını görünce “bak işte” dedm.
    Ahh gidene..
    Sen hep yaz arkadaşım.
    sağlıkla, sevgiyle…

    1. İnan her daim aklımda ve kalbimdesin. Bu vesileyle senin sevgili babacığını da saygıyla anmış olayım. Yattıkları yer incitmesin.
      Özlem ve sevgiyle…

  4. Anadolu insanı, toprak gibi sessiz, ağırbaşlı, değirmen gibi içine atan, içinden sadece un gibi bembeyaz olanı çıkartan diğerlerine izin vermeyen, acıları, kederi, başkasına üzüntü verecek her şeyi içinde tutan; sadece kadınların el işlemelerinde, oyalarında, halılarında tabiatın güzelliklerini içindeki güzellikleri olarak sunan; sadece kaval’ında, sazında ve türküsünde acılarını, kederini yüksek sesle ve sanatla söyleyebilen, gerisinde susan, dudağının kenarında mahcup bir tebessümle melek gözleri ile bakan, yüzü yanık, bağrı yanık, sevgi dolu asil ve güzel, insanlar. Ruhu şad olsun.
    Sevgili Nigar, sevgili Kenan başınız sağolsun.
    Selam ve sevgiler..
    Av. Muhsin Güven

      1. Gitmek çok keskin bir şey. Kırılmış parçaları toplayıp, avcundakine sevgiyle bakana selam olsun.

        1. Bazı parçalar da çok keskin oluyor Neşecan. İnsanın elini kanatıyor. Kanayan yerleri saranlara candan selamlarımla,

  5. Üç sözcük (Nigar Mat Agyel) unutulmaz, özlenir…
    Yüreğine, kalemine sağlık…

    1. Cemal Togal iki sözcükten ibaretim sanır, ama o da çok özlenir.
      Çok sağ ol Cemal.

    2. Nigar hanim,
      öyle güzel kurgulamissiniz ki yazinizi, insan empati kurmadan okuyamiyor, ne yazidan kopabiliyor, ne de o üc kelimeyi aklinda tutabilip tutamayacagini aklindan cikaramiyor.
      Sarkilar insanin ruhunu sariyor, birakmiyor.
      Sagolun bu farkindalik icin, varolun.
      Allah Musa Baba’ larin ve sevdiklerinin yar ve yardimcisi olsun.
      Sevgiyle kalin

      1. Sevgili Sergül Hanım,
        Asıl ben teşekkür ederim bu güzel geri bildiriminiz için. Zihninin sokaklarında esir kalmış bu insanlara ben de sağlık diliyorum.
        İçten sevgilerimle,

  6. Nigar Abla, saat gecenin üçü. Öyle güzel, öyle dokunaklı bir yazıydı ki, şarkıları dinleyerek okudum, sonra biraz ağladım. Son paragrafı bir daha okuyup, belki orada daha huzurludur dedim. Ben geçen yıl, acınızı paylaştığımı söyleyememiştim bile Kenan ağabey ve size. Umarım, şimdi kabul edersiniz iyi dileklerimi, Musa babanıza gönderdiğim sevgi dolu duaları. Kucak dolusu sevgi ve selamlarımla. Sizi seviyorum❤️

    1. Kabul etmek ne demek Gülsüm’cüğüm. Gönüller hep bir. Sağ ol. Öperim gözlerinden.
      Sağlıkla, sevgiyle…

  7. Bahar çiçekleri gibisin. Durup durup bir çıkıyorsun, hikayenle, kaleminle gönüllerin ince teline dokunuyorsun.Evde kapalı kaldığım, bir çok şeyin muhasebesini yaptığım şu günlerdeki halime ilaç gibi geldi hikayen.Öyle hayatlar, öyle hikayeler var ki, kendininkini unutuyorsun. Ruhun ve kalemin hep güçlü olsun, öpüyorum seni.

    1. Candan selamlıyorum sizi Nurol Hanım. Ne mutlu, yarenlik edebilmişim. Sağlık, neşe dilerim sizin için. Sevgilerimle,

    1. Balıklı Rum Hastanesinin bahçesindeki ulu ağaçların altında çok sevgili bir dostla derin sohbete dalmıştık ki ikindi vakti ılık bir yağmur iniverdi. O dosta selam!

  8. Nigarcim seni buldum gene sonunda
    Kaybettirme bana kendini
    Mahrum birakma guzel kaleminden
    Okudukca daha cok okuyasim geliyor
    Iyilik ve guzellikle

    1. Seher’ciğim çok teşekkür ederim. Uzakta hissetme, hep yanındayım.
      Candan sevgilerimle,

  9. Ses ya da söz olunca bazı kalpler, kimsesizliği bitirir, yoldan tozu alır gözyaşından tuzu… Kim bilir, belki ölülere de can gelir, bir rüyada gezecek kadar… Sonra toprak yine susar, çiçeklerini sunar, gök yine mavi, hayat salına salına… Ölüye diriye dokunabilen kalbinden ricacıyım; bize daha çok ses ver, daha çok söz… 💙

    1. Sevgili Mavi Avlu, bana inandığın için teşekkür ederim.
      Kalpten sevgilerimle,

  10. Ne kadar içten, ne güzel, anlamlı, duygu yoğun cümleler. Gözünüze yaş ayağınıza taş, yüreğinize telaş değmesin. Geçmişlerinizin ruhu şad olsun!

    1. İçten yorumunuz, güzel dilekleriniz için çok teşekkür ederim Mustafa Bey.
      Sevgi ve selamlarımla,

  11. Simdi baska bir Nigar’la karsi karsiyayim. Hicbir yaziyi bu kadar nefes nefese, merakla, heyecanla okumadim, hatirlamiyorum. Nigar yahu o kadar aliskanlik yapar, yüksek tesir icerikli! Hemen ikinci, ücüncü cümleden baslayan merak ve heyecan, sürükleyip hizla cekip götürüyor seni istedigi yere.
    Yaziyi okuyup bitirdigimde bi daha göz attim, neydi beni bu kadar etkileyen? DIL! Okuyucuya akiciligi veren, onu sürükleyen, sectigin kelimeler, hepsi yüklü, yani figuran kelime yok. Kelimeler, onlarla olusturdugun cümleler ve dogru siralanislari bunlarin tasidigi mesaji sana saniyesinde, yormadan, heyecan ve merak uyandırarak yansitiyor.
    Ben yayinci olsam senin yazilarini bagimlilik yapar gerekcesiyle yayinlamam!

    Cok temiz yaziyorsun, teferruatsiz, direkt anlasilabilir. Seviniyorum seni tanidigima… Yaz artik… Esas isin olarak kabul et. Lütfen!

    Ben senin ifade etme tarzini da genial buluyorum! Yazmaya devam etmen dilegiyle…

    1. Sevgili Ay As, yorumunuz beni hem sevindirdi hem mahcup etti. Sevindim, zira bir okuyucuda bu hisleri uyandırmak ne mutluluk. Mahcup oldum, zira “o noktada” olduğumu düşünmüyorum. Yorumunuzda bir de armağan vermişsiniz bana: “figüran kelime”:) Bayıldım bu ifadeye. Çok teşekkür ederim.
      Candan sevgi ve selamlarımla,

Nigâr Mat Ağyel için bir cevap yazın Cevabı iptal et

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.