Akdeniz, Zephyros, Semra ve Ötekiler

Uzat kollarını ılıman kentlerin
Hürriyet kokan denizlerinden
Gençlerin çığlıklarına kulağını ver
...
Semra Ertan / Bekliyoruz

Boreas, Notos, Euros ve Zephyros şafak tanrıçası Eos’un, Astraios’la olan beraberliğinden doğan dört oğlunun ismidir. Bu isimler size bir şey çağrıştırmıyorsa bile, şunları muhakkak bileceksiniz: Yıldız, Poyraz, Gün doğusu, Keşişleme, Kıble, Lodos, Gün batısı, Karayel

İçinizde yelken yapan, teknede, denizde vakit geçirenler varsa, bu rüzgârları, hangi yönden estiklerini, her birinin ne getirip ne götürdüğünü iyi bilir. Daha doğru bir ifadeyle bilmek zorundadır. Karada çok da önemli olmayan bu bilgi, denizde yaşamsaldır. Niyetim rüzgârları anlatmak değil. Ben Eos’un çocuklarından sadece biriyle ilgileniyorum: Zephyros’la.

Hava durumuyla ilgili bazı kalıplar vardır ki biz Türklerin zihnine âdeta çakılmıştır:

Yurdun kuzey, iç ve doğu kesimleri…

Seyir, Hidrografi ve Oşinografi Dairesi Başkanlığından bildirildiğine göre…

İkizdere-İspir yolunun Ovit Dağı mevkiinde yol yapım çalışmaları devam ettiğinden…

Van’ın Bahçesaray ilçesinde kar ve tipi nedeniyle…

Denizlerimizde rüzgâr, gün batısı ve karayelden üç ila beş, yer yer altı kuvvetinde…

… zincir, takoz ve çekme halatı bulundurulması…

… trafik işaret ve işaretçilerine uyulması…

Bütün bu kalıpların, sanırım en meşhuru: “Balkanlardan gelen soğuk ve yağışlı hava”dır. İşte o “soğuk ve yağışlı hava”, Eos’un oğullarından Zephyros’un eseridir. Batıdan esen Zephyros, biraz serttir, hüzünlüdür. Yazın yağmur, kışın kar getirir. Çiçekler onunla açar, meyveler, ekinler onunla olgunlaşır. Soğuk bir coğrafyada belki biraz sevimsiz gelebilir, ama sıcak bir yerdeyseniz eğer, soluk aldırır, ferahlatır. Balkanlar‘da, Trakya’da dondurucu soğuğa sebep olup yaşamı durdururken, Beyrut, Tel Aviv, Hayfa, Lazkiye, İskenderiye, Mersin, Antalya gibi doğu Akdeniz kentlerine hayat verir.

James Stuart / Zephyros – God of the West Wind (Gravür)

Akdeniz… Bahr-i Sefîd, Bahr-i Mutavassıf, El Bahre-l Ebyedu’l-Mutavassit, Mediterranean, Mittelmeer, Mare Nostrum… Hepsi de aynı yeri işaret ediyor: Sınırlarını, zeytinlerin, palmiyelerin, defne, sedir ve çam ağaçlarının, zakkumların, begonvillerin, acem borularının, mis kokulu yaseminlerin, üzüm bağlarının, turunç, portakal ve limon ağaçlarının, uçsuz bucaksız buğday tarlalarının çizdiği o koca “göl”ü. Dünyanın en güzel güneşinin, havasının, yemeklerinin, müziklerinin, insanlarının, aşklarının ve sevdalarının buluştuğu bir coğrafyayı. Antik Yunan’ı, Roma’yı, Endülüs Emevileri’ni, Osmanlı’yı…

İnsanoğlu Akdeniz’de anasının kucağındaki kadar rahattır” der Halikarnas Balıkçısı. Bu rahatlıkta Zephyron’un payı da büyük olsa gerek. Zira Akdeniz sıcağında bazen nefesi kesilir insanın. Kim bilir, Akdeniz’in güzelim kenti Mersin’in tarihteki adının Zephyros olmasının bir sebebi de budur belki.

Batı rüzgârlarına açık Mersin de tıpkı diğer Akdeniz kentleri gibi, güneşi içenlerin kentidir. Mersinliler nereye gitseler, bavullar dolusu güneşi, denizi, tuzu, mavi rengi, portakal, limon çiçeklerinin kokusunu da beraberlerinde götürürler. Üstelik, salt kendilerine değil, herkese yetecek kadar. Değil mi ki onlar Zephyros’un çocuklarıdır… “Venüs’ün Doğuşu”nda1, deniz kabuğunun içindeki Venüs’ü, nefesiyle kıyıya çıkaran, “İlkbahar”da2 şehvetiyle Chloris’i çiçeklerin tanrıçası Flora’ya dönüştürüp baharı getiren Zephyros’un. Onlar da tıpkı onun gibi, sıcak ya da soğuk, neresi olursa olsun, gittikleri her yere baharı getirirler.

Yeter ki ruhları üşümesin…

Bugünlerde Münih’in göbeğinde, Lenbachplatz’a yolunuz düşerse, sizi gri gökyüzünün altında bir tutam Akdeniz mavisi karşılayacak. Ortasında “Düşler Ülkesi” yazan bu mavi pano, sanatçı sevgili Cana Bilir-Meier’in bir enstalasyonu. “Düşler Ülkesi”, 1982 yılında Münihli göçmen kültür emekçilerinin sahneye koydukları bir oyunun adı. Yönetmenliğini Erman Okay’ın yaptığı bu oyunda sevgili Zühal Bilir-Meier de hem sosyal hizmet uzmanı kimliğiyle hem de yönetmen yardımcısı olarak yer almış. Oyunda, özlem, ütopya ve ön yargı kavramları merkez alınarak, göçmen işçilerin günlük hayatlarından sahneler gösterilmiş.

Düşler Ülkesi, 2020

Cana Bilir-Meier

500 x 500 cm; Dijital Baskı

Panonun diğer yanında ise Zephyros’un çocuklarından birinin, Semra Ertan’ın dizeleri var:

Ich will leben, / Yaşamak istiyorum

Wie ich es mir wünche… / Gönlümce…

Schmerzlos, ohne Sorgen / Kedersiz, sorunsuz

Semra, 1957’de doğduğu, “anasının kucağı kadar rahat” Mersin’den, bavuluna doldurduğu güneş, deniz ve on dört yaşın yaşama sevinciyle 1971’de Kiel’e, ailesinin yanına gelmiş bir şair, işçi ve aktivist. Aynı zamanda Cana Bilir-Meier’in teyzesi, Zühal Bilir-Meier’in de kız kardeşi. Yaşamının ilk on dört yılını “ılıman kentlerin, hürriyet kokan denizlerinde” tamamlayan Semra, uzun ve soğuk kışların hüküm sürdüğü, gökyüzünün çoğu zaman güneşsiz olduğu bu coğrafyada da on bir yıl yaşadıktan sonra, henüz yirmi beş yaşındayken, gerek kendinin gerek diğer göçmenlerin uğradığı haksızlık, adaletsizlik, ayrımcılık ve ırkçılık karşısında bir çığlık atıp bu dünyaya veda etmiş. Oysa yaşama sevinci ve içinde taşıdığı bahar, herkese yetebilirdi, ama dedim ya yeter ki ruh üşümesin.

Enstalasyonun tanıtım yazısında, sanatçının bu işle neyi amaçladığı şöyle anlatılıyor:

Cana Bilir-Meier, bu enstalasyonu ile yukarıda sözü edilen tiyatro oyununu ve şair Semra Ertan’ı hatırlıyor, onların hikâyelerini şehir manzarasında görünür kılıyor. Bunu yaparken, aktivist-eğitici topluluk çalışmasının önemine ve Semra Ertan gibi insanların çalışmalarına atıfta bulunuyor. Göçmen işçilerin direnişi ve kendi kendini yetkilendirmesi konusu, nadiren sosyal anlatının bir parçası haline gelir. Sanatçının bu çalışması, toplumumuzun birçok öyküsünü onurlandırma girişimidir.

Cana’nın, Semra Ertan adına yaptıkları bununla sınırlı değil. Geçen aralık ayında, Zühal Bilir-Meier’le birlikte Semra’nın şiirlerinden derledikleri bir kitabın basımını gerçekleştirdiler ki kitaba dair ayrıntıları bir sonraki paylaşımımda sizlere aktaracağım.

Lütfen, şubat ayı sonuna kadar Lenbachplatz’a yolunuzu düşürün. Bilmeyenler için, Lenbachplatz, Karlsplatz ve Maximillianplatz arasındaki küçük meydanın adı. Wittelsbacher Brunnen’in hemen önü. Burası 2013 yılından bu yana, çeşitli sanat eserlerinin sergilendiği bir “Kunst-Insel / Sanat Adası” olarak kullanılıyor.

Gidin ve Münih’in ortasında, Düşler Ülkesi’ni, Akdeniz’i, Zephyros’un kızlarından Semra’yı, onun Türkçeyle yazdığı güzelim dizelerini görün. Cana’nın bu “onurlandırma girişimi”ne ortak olun. Enstalasyon şubat sonuna kadar sergilenmeye devam edecek. (Cana’nın diğer işlerini görmek için: http://www.canabilirmeier.com/)

Sevgili Cana Bilir-Meier, “ötekiler”in hikâyelerini, kendi ifadenle “şehir manzarasında görünür kıldığın” için sana çok teşekkür ederim. Daha nice güzel işlere…

Ben de müzik arşivimin en güzel şarkılarından birini; Ali Kocatepe’nin, 1973 yılında Uluslararası Akdeniz Festivali için bestelediği ve Ertan Anapa, Esin Engin, Füsun Önal, Gökben ve Nilüfer’le birlikte seslendirdiği “Akdeniz Çocukları”nı Semra’ya ve tüm “ötekiler”e armağan ediyorum.

Münih, 7 Ocak 2021

Kapak Fotoğrafı: Erdal Buldun

https://erdalbuldun5.wixsite.com/portfolio-water

https://www.instagram.com/erdal_buldun/

https://www.erdalbuldun.com/

Resimler:

1 Sandro Botticelli / Nascita di Venere – Venüs’ün Doğuşu

2 Sandro Botticelli / Primavera – İlkbahar

Akdeniz, Zephyros, Semra ve Ötekiler’ için 4 yanıt

  1. Yüreğine sağlık Nigarcığım.Iyi ki varsın ,iyi ki yazıyorsun güzel insan.❤ Çok duygulandım.Çünkü ben de babamı mayısta kaybettim.O çok sevdiği çiçeklerinin arasında sonsuzlukta.

    1. Sevgili Refiye Abla, mayısta ölünmez, ölünmemeli diye düşünürdüm hep, ama işte bakın sizin babacığınız da mayısı tercih etmiş gitmek için. Belki de bize anlatmak istedikleri bir şey vardır, yaşamın ve ölümün iç içeliği hakkında. Hepsi de çiçekler içinde olsunlar.
      Candan sevgilerimle,

Nigâr Mat Ağyel için bir cevap yazın Cevabı iptal et

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.